BUGÜN ÜLKEMİZ ADETA BİR KORKU FİLMİ SETİ HALİNE GELMİŞTİR!
BU TABLO KARŞISINDA İKTİDAR, SANKİ MUHALEFETTEYMİŞ GİBİ ŞİKAYET EDİP DURMAKTADIR!
MİLYONLARCA VATANDAŞ YOĞUN BİR GÜVEN BUNALIMI İÇİNDEDİR!
BUGÜN TÜRKİYE’NİN KARŞI KARŞIYA BULUNDUĞU EN ÖNEMLİ TEHDİT “GÜVEN VE AHLAK” BUNALIMIDIR!
Ülkemiz son zamanlarda tam mânasıyla bir “korku filmi”ne dönmüştür.
“Bu filmde, sokak ortasında işlenen vahşi cinayetlerden, yenidoğan bebek katliamına, ve hatta bebek katilinin Meclis’e davet edilmesine kadar her türlü kan donduran gelişme yer almaktadır.”
Hemen her yerde kirli işler, karanlık ilişkiler kendisini göstermektedir.
Kimin elinin kimin cebinde olduğunun bilinmediği bir süreçte, vatandaşlarımızdaki “güven” duygusu da iyice zedelenmiş durumdadır.
- Milletimiz caddelerde, sokaklarda hatta hastanelerde kendilerinin veya evlatlarının başlarına nelerin geleceğinden endişe etmektedir. Ciddi bir güven problemi yaşamaktadırlar.
- Marketten aldıkları bir gıda ürünüyle veya bir restoranda yedikleri yemekle ilgili endişe duymaktadırlar. Ciddi bir güven problemi yaşamaktadırlar.
İçinde domuz eti mi var? Kanserojen mi ? Hijyenik değil mi?
- Milyonlarca gencimiz geleceğine güven duyamıyor. Okulumdan mezun olsam bile iş bulabilecek miyim, iş bulsam bile açlık sınırının yoksulluk sınırının altında gelirle yaşamımı nasıl sürdürürüm ?
- Milyonlarca ebeveyn çocuklarının geleceğine ilişkin endişe duyuyor. “Benim evladım da ateist olur mu, uyuşturucu bağımlısı olur mu, LGBT propagandasının etkisinde kalır mı ?”
- Yine milyonlarca anne baba evlenen evladı ile ilgili endişe yaşıyor. Acaba bu evlilik devam edecek mi yoksa boşanma ile mi sonuçlanacak ? Çünkü artık neredeyse 3 evlilikten 1 tanesi boşanmayla sonuçlanıyor.
- Devletin en önemli kurumlarına, bu kurumların yaptığı açıklamalara güven duyulamıyor. TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranına kimse inanmıyor.
- Yargı kararlarına güven duyulmuyor. Mahkemelerin verdiği kararlarla adaletin tecelli ettiğine kimse inanmıyor.
- Kamudaki atamalarda mülakatta elenenler bu sonucun adil olduğuna güvenemiyor,
- Seçimlerde oy sayımında hile yapıldığına dair endişe duyuluyor, seçim kurulunun yapılan itirazlarla ilgili olarak verdiği kararlara güven duyulamıyor
- Yetki sahibi olduğunda verdiği sözleri tutmayan, Oy hesabıyla, birden bire 180 derecelik dönüşler yapan, bir gün söyledikleri bir başka gün söyledikleriyle çelişen siyasetçiler yüzünden siyaset kurumuna da güven her geçen gün azalıyor
Evet Bugün, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu en önemli tehdit “güven ve ahlâk bunalımı”dır.
Kimin elinin kimin cebinde olduğunun bilinmediği, ahlaki erozyonun tavan yaptığı bir süreçte, vatandaşlarımızdaki “güven” duygusu da iyice zedelenmiş durumdadır.
Nitekim, dönemin Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak’ın sosyal medyadan yaptığı “istifa” açıklamasında, “At izi it izine karıştı. Allah sonumuzu hayretsin” ifadelerine yer verdiği herkesin hatırındadır.
İzlerin karmakarışık olduğu toplumu sarsan her olayla bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
İnsanlarımızın, güven duyacakları bir iktidara, ana muhalefete, kurumlara, yargı sistemine ihtiyacı vardır.
Şeffaf, adil ve ahlaklı bir düzen her insanın ihtiyacıdır, her toplumun ihtiyacıdır.
İŞTE MG BUNUN İÇİN YILLARCA “ÖNCE AHLAK VE MANEVİYAT” DEMİŞTİR.
- Memleketimizi çok “detaylı”, “derinlemesine” bir temizlikten geçirmek, “önce Ahlak ve Maneviyat” anlayışını her alanda şiar edinmek bir “beka meselesi” olarak karşımızda durmaktadır.
EĞİTİM
Okullarımızda çocuklarımıza, gençlerimize, gerçek tarihimiz ve kültürümüz doğru şekilde öğretilmemekte, milli ve manevi değerlerimiz anlatılmamakta, “pozitivist” bakış açısı ile hazırlanan müfredat yüzünden, “evrim teorisi” propagandası yüzünden memleketin manevi zemini iyice kaymaktadır.
İmam Hatipler taşıdığı manadan uzaklaşmış, İlahiyat Fakülteleri itikadi bozukluklarla dolmuştur.
GÜVEN VE AHLAK BUNALIMINDAN KURTULMAK İÇİN Ahlaki ve Manevi kalitesi yüksek nesil yetiştirmek şarttır…!!
İşte bu nedenle Yeniden Refah iktidarında Eğitim Sistemi-müfredat ıslah edilecek…
MEDYA
İktidar, her konuda olduğu gibi kimi televizyonlardaki “kumar, kalpazanlık, gayri ahlâki ilişkiler, dini değerlerle dalga geçmek” gibi çirkinliklere de göz yummaktadır.
İktidarın önde gelen mensupları da, bu konularda şikayetlerde bulunmakta ancak işe yarar bir şey yapmamaktadır.
Gençlerin karşısına rol model olarak da daha çok özel hayatlarındaki ve davranışlarındaki çarpıklıklarla gündeme gelen sözde sanatçılar ve sosyal medya fenomenleri çıkartılmaktadır.
Evet, Bu bozulmada medyanın büyük rolü var
O nedenle Yeniden Refah iktidarında medyadaki yayınlar değerlerimizle, kültürümüzle uyumlu hale getirilecek.
Yine iktidar mensupları “LGBT’ye geçit vermeyeceğiz” diye nutuklar atıyor, ancak kendi iktidarları döneminde açılan LGBT derneklerini kapatmaya da yanaşmıyorlar.
İktidarda bulunanlar bir taraftan “aileyi koruyacağız” diye nutuklar atıyor ama Batı’dan ithal yuva yıkan bir kanun olan 6284’ü ıslah etmeye yanaşmıyor, tam tersine “bu kanunu daha da güçlü şekilde uygulamaya devam edeceğiz” diyorlar.
Buradan YRP olarak İktidara sesleniyoruz;
Bu millet sizi oralara ikide bir şikayet edesiniz, süslü cümlelerle nutuk atasınız diye değil, memleketin temel meselelerinde çözümleri üretiniz diye seçmiştir.
İktidarda olduğunuza göre sızlanmak yerine gerekli adımları atın, ortaya icraat koyun…!!
………………………………………………..
ANAYASANIN 58. MADDESİ’nde “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.” Hükmü yer almaktadır.
Ancak maalesef Anayasa’nın böylesine açık bir hükmü bile gerektiği gibi uygulanmamaktadır,
Bunların neticesi olarak, zararlı madde kullanımı maalesef çocuk yaşlara kadar düşmüş ve korkunç boyutlarda yaygınlaşmıştır.
(öylesine yaygınlaştı ki Şanlıurfa’nın belli bölgelerinde neredeyse her hanede bir bağımlı bulunuyor.)
Uyuşturucu ile mücadelenin daha etkili yapılması, Cezaların caydırıcı hale getirilmesi şarttır…!!
- Kasten adam öldürme suçuna idam cezası getirilmesi,
- uyuşturucu ile ilgili suçlarda cezaların ağırlaştırılması,
- uyuşturucu ile mücadelede torbacılar kuryeler değil baronların yakalanması,
- ceza-infaz kanunu düzenlenerek 30 tane suç kaydı olan insanların ortada dolaşmasının engellenmesi
……………………………………………………
GÜVEN VE AHLAK BUNALIMINDAN KURTULMAK İÇİN TÜM BU ADIMLARIN ATILMASI MİLLİ GÖRÜŞLE MÜMKÜNDÜR,
Çare “Önce Ahlak ve Maneviyat” anlayışını şiar edinmiş Milli Görüş’tedir.
Bunu milletimizin kahir ekseriyeti görmüştür.
Özellikle gençlerimizden partimize yoğun ilgi ve teveccüh vardır.
Bütün bu bunalımlardan kurtulmak isteyen gençlerimiz, ve aziz milletimiz çareyi doğru adreste, MİLLİ GÖRÜŞ’te aramaktadır.
Milletimizin teveccühü, teşkilatlarımızın gayreti ve Cenabı Allah’ın izniyle Yeniden Refah Partimizi iktidara taşıyacağız ve tüm bu bunalımlardan Milli Görüş’le kurtulacağız…!!
………………………………………………………
EKONOMİ (2025 Yılı Bütçesi)
2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 14,6 trilyon lira olup, bütçe gelirleri ise 12,67 trilyon liradır.
Aradaki fark yani bütçe açığı ise 1,93 trilyon lira olup, bu açığın iç ve dış borçlanma ile karşılanacağı ifade edilmiştir.
Yani 2024’te olduğu gibi 2025’te de yaklaşık 2 trilyon TL’lik açık ve doğal olarak borçlanma var.
Dünya üzerinde tüm ülkeler borçlanmakta ve bunun karşılığında faiz ödemektedir.
Evet doğru Ancak, diğer ülkelerin borçlanması, Türkiye’deki duruma örnek gösterilemez çünkü geçen sene yani 2024 yılında hükümetin ödeyeceği 2,26 trilyon lira tutarındaki iç ve dış borcun %98,5’i yani neredeyse tamamı yeni yapılan yüksek faizli iç borçlanma ile ödenecektir.
Yani hükümet borcunun tamamını yeni borçlarla kapatmaktadır.
Bu yetmezmiş gibi, 10 milyar dolarlık vadesi gelmiş borcu çok yüksek faiz taahhüdünde bulunarak 8-10 yıl sonrasına ötelemiştir.
Yani ödeyemeyecek durumda olduğu borçları söz konusu olmuştur.
- 2024 yılında yapılan 1,3 trilyon lira faiz ödemesi, 2025 yılında %50 artışla 1,95 trilyon liraya yükseliyor.
Bu rakam, 2025 yılı bütçe açığına denk bir rakamdır. Diğer bir ifadeyle, eğer bu faiz ödemeleri olmasa, denk bütçe oluşturulabileceği görülmektedir.
Bu faiz ödemesini 5 kişilik bir aile için hesap ederseniz;
Bir aile aylık 9.428 lira, yıllık ise 113.135 lira faiz ödemiş olacaktır.
- 2023 ve 2024 yılını ağır vergiler altında ezilerek geçiren vatandaşımız, maalesef 2025 yılını da aynı şekilde geçirecektir.
İşte görüyoruz, bütçe harcamaları yüzde 32,7 artarken, vergiler %50 oranında artıyor…!!
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın; 14 Mayıs Genel Seçimlerinin ve 31 Mart Yerel Seçimlerinin hemen öncesinde “vatandaşımıza yeni yükler getirmeyeceğiz” sözünü vermesine rağmen,
önce 2023 yılına “ek bütçe ekleyerek 2 kat fazla vergi toplamış”, 2024 yılında da aynı yaklaşımını sürdürerek vergileri %200’lere varan artışla toplama yoluna gitmiştir.
2024 yılında net 7,6 trilyon lira vergi toplayacak olan hükümet, 2025 yılında ise yüzde 50 artışla brüt 12,67 trilyon lira, nette ise 11,2 trilyon lira vergi toplamayı hedeflemektedir.
Bu vergilerin kaynaklarına bakıldığında ise 2024 yılında olduğu gibi 2025 yılında da “dolaylı vergilerin” oranının “yüzde 65” gibi çok yüksek bir seviyede tutulduğunu görüyoruz.
Bu ne anlama geliyor? Bu yıl da israfın, imtiyazlılara yapılacak kıyakların, faiz yükünün dar ve sabit gelirli vatandaşlara yükleneceğini ifade ediyor.
- 2023 yılında “Faiz Ödemelerinin / Vergi Gelirlerine Oranı” yüzde 15 iken, 2025 yılında ise bu oranın yüzde 17,5 seviyesine yükseleceği görülmektedir.
Bu durum, toplanan vergilerin faiz ödemeleri için daha fazla harcanması, vergilerin kamu hizmetleri için daha az miktarda harcanması demektir.
2025 yılı beklenen enflasyon oranı OVP’de yüzde 17,5 olarak belirlenmiş olmasına rağmen,
vergiler ve ödenecek borç faizi yüzde 50 oranında artırılmaktadır…!!
- 2025 Yılı Merkezi Bütçe Kanun Teklifine göre; muaf tutularak tahsil edilmeyecek vergiler 2025 yılında 3 trilyon liradır.
Bunun 1,41 trilyon lirasını Gelir Vergisi, 701 milyar lirasını Kurumlar Vergisi, oluşturuyor, yani imtiyazlılara 2,1 Trilyon TL kıyak. (2024’te 1,65 Trilyon TL idi)
görünen odur ki, Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek “2025 yılı, 2024 yılından, 2026 yılı ise 2025 yılında daha iyi olacak” sözünü, vatandaşımıza değil imtiyazlı holdinglere bir müjde olarak söylemiştir…!!
- 2025 yılı bütçesine göre Karayolları Genel Müdürlüğü'nün Yap-İşlet-Devret projeleri kapsamında müteahhitlere yapacağı ödemeler 94,6 milyar lira, Şehir Hastaneleri için ödenecek meblağ ise 99,6 milyar lira olacak.
Sayın Cumhurbaşkanımız “bu projeler için cebimizden tek kuruş çıkmayacak demişti”.
Maalesef cebinden tek kuruş çıkmayan devlet değil, müteahhitler olmuştur.
2024 yılı Bütçe Plan Komisyonunda ise kurlardaki artışla birlikte yapılacak ödeme 162,4 milyar TL olarak belirlenmiştir. Bunun 78,8 milyar TL’si karayolu-köprü-tüneller için; 83,6 milyar TL’si ise Şehir Hastaneleri için ödenmiştir.
- Tarım Kanununun 21’inci maddesi, her yılın bütçesinde tarım ve hayvancılığa verilecek destek tutarının milli gelirin yüzde 1’inden az olamayacağını bildiriyor.
Orta Vadeli Programda (OVP) ise milli gelirin 2024 yılında 44,2 trilyon liraya çıkacağı öngörülüyor. Dolayısıyla OVP’deki 2024 milli gelir hedefi dikkate alındığında tarıma en az 442 milyar TL ödenek ayrılması kanunun emredici hükmü.
İktidarın meclise gönderdiği 2025 bütçesinde ise tarım destekleri için ayrılan “135 milyar TL” yasa gereği çiftçiye ayrılması gereken 442 milyar liranın üçte birinden de az.
2024 yılında buğdaydan arpaya, fındıktan çay ve ayçiçeğine, pancardan mısıra kadar destekleme kapsamındaki hemen tüm bitkisel ürünlerde enflasyonun çok altında taban fiyat açıklanarak çiftçi-köylü perişan edildi, şimdi 2025 bütçesi rakamları aynı uygulamanın daha düşük taban fiyatlarla 2025 yılında da sürdürüleceğini gösteriyor.
- 2025’te tarım ve hayvancılığın tamamına ayrılan toplam ödenek 706 milyar TL.
2025 bütçesinde ‘Vergi giderleri’ olarak yer alan vergi muafiyetleri, istisnalarla alınmasından vazgeçilen vergi tutarı 2,1 Trilyon liraya yükselmiş,
İmtiyazlı holdinglere yapılacak vergi afları, tarım ve hayvancılıkla uğraşan milyonlarca insanımıza ayrılan payın tam 3 katına eşdeğer …!!
…………………………………………………………
Hükümet, derhal bu yanlış ve vatandaş aleyhine olan anlayışından vazgeçmeli, “önce imtiyazlılar” yerine “önce millet” anlayışını benimsemelidir.
Hükümeti bu vesile ile uyarıyoruz!
Vatandaşın ne cebinde delikli bir Kuruş ne de gönlünde sabır kalmamıştır.
Açık açık ifade ediyoruz: “milletimizin dayanacak gücü ve dermanı kalmamıştır!”
Bu sebeple, 2025 Yılı Merkezi Bütçe Kanun Teklifi yerine “önce millet anlayışını” benimseyen yeni bir bütçe TBMM’ye getirilmelidir.